10 Aralık 2013 Salı

İBRETLİK KISSALAR

SEVGİ , ZENGİNLİK , BAŞARI(LÜTFEN OKUYUN)
Alışverişe gitmek üzere evden çıkan bir kadın, kapısının karşısındaki kaldırımda oturan bembeyaz sakallı üç yaşlıyı görünce önce duraksadı, sonra onları, tüm içtenliğiyle evine davet etti:
`Burada böyle oturduğunuza göre, üçünüz de kesinlikle acıkmış olmalısınız` dedi. `Lütfen içeri gelin, size yiyecek bir şeyler hazırlayayım.`
Üç yaşlıdan biri, kadına, eşinin evde olup olmadığını sordu.
Kadın, eşinin biraz önce çıktığını, şu anda evde olmadığını söyledi. Yaşlı adam, başını iki yana salladı: `Eşiniz evde değilse, biz de davetinizi kabul edemeyiz` dedi.
Aksam eşi geldiğinde kadın, karşı kaldırımdaki yaşlı adamlarla arasında geçen konuşmayı anlattı. `Senin evde olmadığını öğrenince, içeri girmek istemediler` dedi. Yaşlı adamların bu davranışlarını öğrenince, kadının eşi üzüldü. `Bir bakıversene dışarı` dedi. `Hâlâ oradalarsa, şimdi davet edebilirsin eve.` Kadın kapıyı açar açmaz, karşı kaldırımdaki bembeyaz sakallı üç yaşlıyla yeniden karşılaştı.
`Eşim geldi, şimdi evde` dedi ve onlara davetini yineledi:
`Yemeğimizi birlikte yemek için sizi şimdi davet edebilir miyim evimize?` Kadının davetine, yaşlılardan biri yanıt verdi: `Biz hiçbir eve üçümüz birlikte gitmeyiz` dedi. Ve kısa bir duraksamadan sonra, bir açıklama yaptı:
`Sağ yanımdaki bu arkadaşımın adı, Zenginliktir` dedi. `Bu yanımda oturan arkadaşımın adı Başarı, benim adım ise Sevgidir.
Kendini ve arkadaşlarını tanıttıktan sonra Sevgi, kadına ilginç bir öneride bulundu: `Şimdi evinize gidin ve eşinizle baş başa verip, bir karara varın dedi. `İçimizden yalnızca birimizi davet edebilirsiniz evinize. Hangimizi davet etmek istediğinize karar verin, sonra gelin, kararınızı bize bildirin.`
Kadın, Sevgi’nin önerisini eşine anlattığında adam, sevinçten göklere fırladı.
`Aman ne güzel, ne güzel` dedi.
`Hangisini davet edeceğimizi bize bıraktıklarına göre, biz de içlerinden Zenginlik`i davet . ederiz ve evimiz de bir anda Zenginlik`e kavuşmuş olur. Eşinin kararı, kadının hiç de hoşuna gitmedi. `Başarıyı davet etsek, daha mantıklı bir karar vermiş olmaz mıyız, kocacığım?` dedi.
Kayınvalidesiyle, kayınpederinin bu konuşmasına, içerideki odada bulunan gelinleri de kulak misafiri olmuştu. Koşarak içeri girdi ve o da kendi önerisini söyledi: `En doğru karar, Sevgi`yi davet etmek değil midir?` dedi. `Düşünsenize, evimiz bir anda Sevgi`ye kavuşacak.` Gelinin bu önerisi, kayınpederinin de, kayınvalidesinin de çok hoşlarına gitti.
`Tamam, en doğru karar bu olacak dediler. `Sevgi`yi davet edelim...`
Kadın kapıyı açtı ve üç yaşlıya birden sordu: `İçinizde hanginiz Sevgi`ydi?` dedi. `Onu davet etmeye karar verdik. Lütfen buyursun...` Sevgi ayağa kalktı, eve doğru yürümeye başladı.
Arkadaşları da ayağa kalktılar ve Sevgi’nin arkasından, onlar da eve doğru yürümeye başladılar. Kadın, büyük bir şaşkınlık ve heyecan içinde, Zenginlik`le Başarı`ya sordu: `Siz niçin geliyorsunuz?` dedi.
`Ben yalnızca Sevgi`yi davet etmiştim. Kadının bu sorusuna, üç yaşlı birlikte yanıt verdiler: `Eğer içimizden yalnızca Zenginlik`i ya da Başarı`yı davet etmiş olsaydınız, davet edilmeyen ikimiz dışarıda bekleyecektik` dediler. `Fakat siz Sevgi`yi davet ettiniz. Bu durumda üçümüz birden gelmek zorundayız evinize.` Ve kadının `Niçin?` diye sormasını beklemeden, Zenginlik ve Başarı sözlerini şöyle sürdürdüler:
`Çünkü Sevgi`nin olduğu her yerde, biz Zenginlik ve Başarı da her zaman, onun yanında oluruz


------------------------------------------------------------------------------------------------

Bir çiftlikte iki erkek kardeş babalarından kalma çiftlikte birlikte çalışıyorlardı. Kardeşlerden biri evliydi ve beş çocuğu vardı. Diğer kardeş ise bekardı. Her günün sonunda iki erkek kardeş ürünlerini ve kârlarını eşit olarak bölüşürlerdi.
Günün birinde bekar kardeş şöyle düşündü;
- Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de adaletli değil. Ben bekarım ve pek fazla ihtiyacım yok. Kardeşimin geniş bir ailesi var. Onun daha fazla ihtiyacı olur.
O günden sonra bekar olan kardeş her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye itti.
Bu arada evli olan kardeş de kendi kendine;
- Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de doğru değil. Ben evliyim, eşim ve çocuklarım var ve yaşlandığım zaman onlar bana bakabilirler. Fakat kardeşim yaşlandığı zaman ona bakacak hiç kimsesi yok. İlerde onun daha fazla ihtiyacı olacak.
Böylece evli olan kardeş de her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin tahıl deposuna götürmeye başladı. İki kardeş de yıllarca ne olup bittiğini bir türlü anlayamadılar. Çünkü her ikisinin de deposundaki tahılın miktarı değişmiyordu. Sonra, bir gece iki kardeş gizlice birbirlerinin deposuna tahıl taşırken karşılaştılar. O anda olan biteni anladılar. Çuvallarını yere bırakıp birbirlerini kucakladılar.
Hayatın akışında kardeşlik bencilce sadece kendini düşünmek değil başkalarını da düşünmek ve kardeşçe paylaşmaktır.
 
------------------------------------------------------
Bir annenin fedakarlığı;

Bebegimi görebilir miyim?" dedi yeni anne. Kucagina yumusak bir bohça verildi ve mutlu anne, bebeginin minik yüzünü görmek için kundagini açti ve saskinliktan adeta nutku tutuldu!Anne ve bebegini seyreden doktor hizla arkasini döndü ve camdan bakmaya basladi. Bebegin kulaklari yoktu...Muayenelerde, bebegin duyma yetisinin etkilenmedigi, sadece görünüsü bozan bir kulak yoksunlugu oldugu anlasildi.Aradan yillar geçti, çocuk büyüdü ve okula basladi.Bir gün okul dönüsü eve kosarak geldi ve kendisini annesinin kollarina atti.Hiçkiriyordu... Bu onun yasadigi ilk büyük hayal kirikligiydi; Aglayarak "Büyük bir çocuk bana ucube dedi..."Küçük çocuk bu kadersizligiyle büyüdü. Arkadaslari tarafindan seviliyordu ve oldukça da basarili bir ögrenciydi.Sinif baskani bile olabilirdi; eger insanlarin arasina karismis olsaydi.

Annesi, her zaman ona "Genç insanlarin arasina karismalisin" diyordu, ancak ayni zamanda yüreginde derin bir acima ve sefkat hissediyordu.Delikanlinin babasi, aile doktoru ile oglunun sorunu ile ilgili görüstü; "Hiçbir sey yapilamaz mi?" diye sordu.Doktor "Eger bir çift kulak bulunabilirse, organ nakli yapilabilir" dedi.

Böylece genç bir adam için kulaklarini feda edecek birisi aranmaya baslandi.Iki yil geçti bir gün babasi "Hastaneye gidiyorsun oglum, annen ve ben, sana kulaklarini verecek birini bulduk ancak unutma bu bir sir" dedi.

Operasyon çok basarili geçti. Yeni görünümüyle psikolojisi de düzelen genç, okulda ve sosyal hayatinda büyük basarilar elde etti. Daha sonra evlendi ve diplomat oldu.Yillar geçmisti, bir gün babasina gidip sordu:
"Bilmek zorundayim, bana bu kadar iyilik yapan kisi kim? Ben o insan için hiçbir sey yapamadim... Bir sey yapabilecegimi de sanmiyorum" dedi

Babasi, "fakat anlasma kesin, su anda ögrenemezsin, henüz degil..."

Bu derin sir yillar boyunca gizlendi. Ancak bir gün açiga cikma zamani geldi... Hayatinin en karanlik günlerinden birinde, annesinin cenazesi basinda babasiyla birlikte bekliyordu.Babasi yavasça annesinin basina elini uzatti; Kizil kahverengi saçlarini eliyle geriye dogru itti; annesinin kulaklari yoktu.

"Annen hiçbir zaman saçini kestirmek zorunda kalmadigi için çok mutlu oldu" diye fisildadi babasi "..ve hiç kimse, annenin daha az güzel oldugunu düsünmedi degil mi?"

Gerçek güzellik fiziksel görünüse bagli degildir,ancak kalptedir!

Gerçek mutluluk, gördügün seyde degil, asil görünmeyen yerdedir...

Gerçek sevgi, yapildigi bilinen seyde degil, yapildigi halde bilinmeyen seydedir!"



Seven Eşin Fedakarlığı;


Kadin her sabah oldugu gibi o günde beyaz degnegi ve el yordami ile
otobüse
binmisti. soför:
-Soldan üçüncü sira bos hanimefendi, dedi.

Kadin 32 yasinda güzel bir bayandi ve esi oldukça yakisikli bir deniz
subayi
idi. Bundan bir kaç ay önce yanlis bir teshis sonucu gerçeklestirilen
ameliyatla gözlerini kaybetmisti genç kadin ve asla göremeyecekti.

Kocasi ameliyattan sonra aci gerçegi ögrenince yikilmis ve kendi
kendine bir
söz vermisti. Asla karisini yalniz birakmayacak, ona sonuna kadar
destek
olacak, kendi ayaklari üzerinde durana kadar cesaret verecekti.
Günler geçiyordu. Kadin her geçen gün kendini daha kötü hissediyor, çok
sevdigi kocasina yük oldugunu düsünüyordu. Esinin bu içine
kapanik,karamsar
hali kocayi çok üzüyordu. Bir an önce bir seyler yapmasi gerekiyordu,
karisi
günden güne kendi içine kapanik dünyasinda kayboluyordu. Bütün gün
düsündü
koca, nasil yardim edebilirim güzeller güzeli esime diye. Birden aklina
esinin eski isi geldi. Geri dönmesini isteyecekti. Ama bunu ona nasil
söyleyecekti, çünkü artik çok kirilgan ve nesesizdi. Bütün cesaretini
toplayarak aksam karisina konuyu açti. Karisi dehsetle gözlerini açti:
-Ben bunu nasil yaparim ben körüm, diye bagirdi.

Kocasi ona destek olacagini, her sabah kendisinin ise birakacagini ve
aksamlari da is çikisinda alacagini ve ona çok güvendigini söyledi.
Çünkü esini taniyordu ve bunu basarabilecegini biliyordu. Kadin büyük
bir
umutsuzlukla kabul etti çünkü esini çok seviyordu ve onu kirmak
istemiyordu.
Her sabah esini isine birakiyor ve aksamlari da aliyordu fedakar koca.
Günler böyle ilerledi, karisi eskisinden biraz daha iyiydi. Fakat
kocasi
daha fazlasini istiyordu, kendisine söz vermisti sonuna kadar
gidecekti.
Aksam karisina:
-Artik ise kendin gidip gelmelisin, dedi.

Kadin sasirmisti. Bunu asla yapamayacagini söyledi. Kocasi israr edince
onu
yine kiramadi ve bütün cesaretini topladi. Bunu kendisi de istiyordu
ama o
kadar güveni yoktu.

Sabahlari kadin artik otobüs duragina kendisi gidiyor, otobüsüne
biniyor ve
otobüsten inerek isine gidebiliyordu. Günler günleri kovaladi, hiç bir
problem yoktu. Yine bir gün otobüse binerken, soför:
- Sizi kiskaniyorum, hanimefendi dedi.

Kadin kendisine söylenip söylenmedigini anlayamadan, neden diye sordu.
Soför:
- Çünkü her sabah sizin arkanizdan bir deniz subayi genç adam otobüse
biniyor ve bütün yol boyunca sevgi ile size bakiyor, otobüsten indikten
sonra yesil isikta yolun karsisina geçmenizi bekliyor siz binaya
girdikten
sonra arkanizdan öpücük yollayip size her gün sevgiyle el salliyor,
dedi.